HKG Davası… Kadın Örgütlerinden Yayın Yasağı ve Gizlilik Kararı Verilen Duruşmaya İlişkin Açıklama: “Tüm Sorumlulardan Tek Tek…
HABER: FAHRETTİN ÖZTÜRK – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU
Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in şu an 6 yaşında olan HKG ile 29 yaşındaki öğrencisi Kadir İstekli ile evlendiği iddiasına ilişkin davanın ikinci duruşmasına bugün devam edildi. Yayın yasağı ve kapatma kararı verilen duruşmanın duruşması için adliye önünde basın açıklaması yapan Kadın Cinayetlerini Durdurma Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Herkesin eşit yaşadığı günleri yaratacağız. laik bir ülkede özgürce ve sorumlulardan teker teker hesap soracağız.”
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı HKG’nin 15 yaşından beri “imam nikahlı” olan Kadir Wishli tarafından cinsel istismara uğradığı iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması 6’sı bugün İstanbul Anadolu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Sol Feminist Hareket ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kapalı duruşma için adliye önünde başka basın açıklamaları yaptı. Kadınlar, “Hiçbir zaman yalnız yürümeyeceksin”, “Laiklik, eşitlik, adalet” ve “Yaşasın feminist mücadelemiz” gibi sloganlar attı.
Sol Feminist Hareket, “HKG’nin davası bizimdir. Şiddete ve mezhep-cemaat karanlığına karşı kadınlar vardır” dedi. Kümenin ismiyle ilgili basın açıklamasını okuyan Sarya Toprak şunları söyledi:
“ŞİFÂNIN BİR YAYIN YASAĞI UYGULAYARAK CEMAAT-TARİKATIN KARANLIKLARINI BİR DAHA KAPATMASI İSTENMEKTEDİR: Halkın emeğini, işçiyi, halkın elinden alıp mezheplere satanlara, ‘Hiçbir şey bir anda olmaz’ diyenlere, çocukların canını gözetenlere meydan okumak. ‘Çocuğun rızasıdır’ diyerek, meclisteki bu karanlığı dağıtmaya koşanlar, kahkahalarla oy verenler. için buradayız. Yıllardır tarikat sistemini ‘bireysel’ olarak aklayanlara karşı ‘Laiklik ülkesini kuracağız’ kararlılığıyla buradayız. Duruşma kapalı tutularak ve yayın yasağı getirilerek dava unutulmak ve cemaat-tarikat karanlığı bir kez daha temizlenmek isteniyor. Gerçek adalet için davayı sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğimizi söylemek için buradayız.
HKG’NİN YAŞADIĞI KARANLIKLARI ARTIK HİÇBİR ÇOCUK YAŞAYAMAYACAK: HKG’nin çocukluğundaki yalnızlığı ve çaresizliği ile depremde yetim kalan çocukları artık yalnızdır. 20 yıldır çocukları yetim bırakan, sermayenin ve cemaatlerin servetini zenginleştiren siyasi iktidar, çocukları bir kez daha cemaat ve tarikatların eline teslim ediyor. Bu çocuklar nerede? HKG’nin içinden geçtiği karanlığı artık hiçbir çocuğun yaşamayacağını haykırmak için buradayız. 6 yaşındaki bir çocuğa, beyin sarsıntısı bölgesinde yüzlerce çocuğa göz diken bu karanlık odaklara, gücü ayaklarının dibinde tutanlara, onlara destek olanlara karşı asla susmayacağımızı, unutulmayacağımızı söylemek için buradayız. ve zulme karşı sessiz kalanlar.
ÇOCUKLAR, KIZLAR, KADINLAR LAİKLİK YOK OLDUĞUNDA İLK KAYBEDENLERDİR: Bu tepkiyi örümcek ağı gibi çepeçevre saran bir karanlık yurdun dört bir yanında oluşmuştur. Mahalleler, sokaklar, okullar, üniversiteler ve yurtlar tarikatlarla çevriliydi. Nişanlanıp evlenen çocukların okul ve örgün eğitimden mahrum bırakılacağı söylenerek ‘çocuk yaşta evlilikler’ yasallaştırıldı. 6 yaşındaki çocukları istismara maruz bırakan karanlık istismara, 4-6 yaşındaki okul öncesi din eğitimine her gün yüzbinlerce çocuğu bu karanlık zihniyete mahkum etmeye çalışıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı son veriler buzdağının görünen kısmı bile değil. Yüzbinlerce çocuk, yüzbinlerce kız çocuğu artık okulda değil. Tek adam rejimi, yoksulluk ve çaresizliği nedeniyle binlerce çocuğu, kız çocuğunu ve şimdi de deprem bölgesindeki çocukları mezheplere, tarikat yurtlarına/yurtlarına mahkûm etti. Laiklik kaybedildiğinde ilk kaybedenler çocuklar, kızlar ve kadınlardır. Laiklik mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimizi söylemek için buradayız.”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“ÇOCUK İSTİSMARINI AÇIKLAMAMAK İÇİN BURADAYIZ: Bugün HKG’nin ikinci duruşmasındayız. Çocuk istismarcılarını beraat ettirmek için burada değiliz. Bu davanın peşindeyiz. Kardeşimiz 6 yaşından itibaren sistematik olarak tacize uğradı. ve kadınların çabaları sayesinde yaşadıklarını anlamlandırdı, peşine düştü ve tekrar tekrar engellenmeye çalıştı. Bu çok tanıdık bir durum. Bugün bu durumda olduğumuz gibi, ülkede onlarca, yüzlerce çocuk istismara uğruyor ve ne yazık ki sorumlular ve sorumlular yetkilerini kötüye kullanıyor.
YÜKSELEN SES HALKIN “HÜKÜMET TALEP” SESİDİR: Depremlerde o binalar üzerimize yıkılırken, acılar yaşanırken bu ses susturulmaya çalışılıyor. Bu ses neydi? Tribünlerden yükselen o ses, ‘hükümet istifasının’ sesidir. Enkazın başından yükselen ‘devlet nerede’ sesidir. Bunlar gerçekler. Ancak ‘çadır nerede’ diye seslenmeye çalışılsa da, ‘çadırlar gitti, gerek yok’ denilse de bu ihtiyaçları doyasıya yaşayan emekçilerin kendisidir. Dolayısıyla bu gerçeklerin üzerini örtmek mümkün değil. O ‘hükümet istifa’ sesleri sadece o istatistiklerden yükselmiyor. O ses enkaz başında yakınlarının sesini duyup elleriyle o enkazı kaldırmaya çalışanların sesidir. O ses evladını bulamayanların sesidir. O ses, beyin sarsıntısından etkilenen kadınlara şiddet uygulayanların, daha önce evli oldukları erkeklere mahkûm edilenlerin sesidir. Dolayısıyla bu sesi azaltmak mümkün değil.
Halkı sindirmek için güçlerini kullandılar: İktidardan, siyasi iktidardan, sorumlulardan tek bir kişi istifa etmedi. Onlar değil. Çocuk istismarını da engelleyemediler. Kadın cinayetlerini de durdurmadılar. İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çektiler. Güçlerini hep halkı sindirmek, sindirmek için kullandılar. İstifa etmeyeceklerini biliyoruz. Ancak bu siyasi gücü örgütlü çabalarımızla göndereceğiz. Her sorumlu kişiyi yargılamak için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Çocuk istismarını da örtbas edemeyecekler. Bu sarsıntıların bu ülkedeki yıkıcı etkilerini de bu düzeyde örtemeyecekler. Hiçbirini yapamayacaklar. Evet, bunu bize çok korkunç bir şekilde ödetiyorlar. Zenginlerin enkaz altında olduğunu hiç gördünüz mü? Çünkü gerçek bu, çünkü olan buydu.
KADIN KATİLLERİ İNANÇLI DEĞİLDİR: Zenginler, kadın cinayetlerinin failleri, şüpheli kadın ölümlerinin faillerinin hak ettikleri cezayı aldıklarını görüyor musunuz? Onlar değil. Çünkü örtbas etmeye çalışıyorlar. Olan şey bu. Bizlerde, kadınlarda, çocuklarda, emekçilerde görülen bu. Ve bizim çıkıp tüm bunları ‘kader’ olarak kabul etmemizi bekliyorlar. Kadın cinayetleri şans getirmiyor. Depremin bu yıkıcılığı, bu enkazı kaderinde yok. Ölmediğimiz şehirler inşa edebiliriz, ölmediğimiz bir hayat yaratabiliriz, kadınlar için eşit derecede özgür bir hayat. Çocuklar için istismara uğramadıkları, gülüp oyun oynadıkları bir gelecek yaratabiliriz. O yüzden depremde ölü ve kadın cinayetlerine dur diyeceğiz. Çünkü bunun mümkün olduğunu biliyoruz.
BU SESİ KESEMEZLER: Depremin ardından günlerce aynı anda ‘kayıp çocuklara, refakatsiz çocuklara ne oldu’ diye soruyoruz. Bu sorundan sorumlu bakanlık ‘Her şey kontrol altında’ şeklinde açıklamalar yapıyor. Hiçbir şey kontrol altında değil. Kontrol altında olan şey, küçük çocukların veya çocuklarıyla baş başa yaşayan kadınların, çocuklarıyla baş başa bırakılan kadınların mezheplere ve cemaatlere teslim edilmesi mi? Bakan bunun böyle olmadığını savunuyor. Bunun böyle olduğunu biliyoruz. Görüyoruz ki bu sesi de kısamayacaklar.
HERKESİN EŞİT VE ÖZGÜR YAŞADIĞI GÜNLERİ ELİMİZLE YARATACAĞIZ: Bugün burada HKG’nin durumundayız. Yine bir tarikat ve cemaatlerle ilgili bir mekanda pirlerin birbirleriyle nasıl bağ kurduklarını, küçük kızlarını nasıl birbirlerine sunduklarını görüyoruz. Şimdi depremden sonra küçük kardeşlerimizi yine onlara emanet edecekler mi? Buna izin vermeyeceğiz. Laik bir ülkede herkesin eşit ve özgür yaşadığı günleri kendi ellerimizle yaratacağız. ve tüm sorumlulardan tek tek hesap soracağız. Ödemeleri gereken bir hesapları var. Kendilerinin vermeyeceğini biliyoruz, nasıl isteyeceğimizi biliyoruz.”